Vizyona yeni giren filmlerden biri olan Kursk filmi, gerçek bir olaydan sinemaya aktarıldı. Sovyetler Birliği’nin 1990 yılında çökmesinden hemen sonra Vladimir Putin ile birlikte yeniden şekillenen Rusya’da, 2000’li yıllarda donanmanın gerçekleştirdiği ilk büyük tatbikatta K-141 Kursk denizaltısının yaşadığı facia bir takım kurgusal değişiklikler ile sinemada yer alıyor. Kursk filmi senaryosu Er Ryan’ı Kurtarmak filminin de senaryosunu yazan Robert Rodat tarafından yazılması da filmi başarılı kılıyor. En iyi senaryo dalında akademi ödüllerine aday da gösterilen Kursk filmi, ilk prömiyerini 43. Toronto Film Festivali’nde yaparken yönetmenlik koltuğunda Danimarkalı ünlü yönetmen Thomas Vinterberg oturuyor. Kursk filmi incelemesi detayları için okumaya devam edin.
Kursk Filmi İncelemesi |
Kursk filmi, açılışında iç boğucu ve dar alanlı atmosferi ile etki yaratırken ilk sekansta filmin başrol oyuncularından olan deniz subayı Mikhail Kalekov (Matthias Schoenaerts) ve hamile eşi Tanya’nın (Lea Seydaoux) çocukları Misha’nın (Artemiy Spiridonov) küvette nefesini tam olarak 58 saniye tutma sahnesi de atmosferin içine kendini çeken bir baskıyı yansıtıyor. Kursk filmi sahnelerinde en çok görülen Mikhail ve Tanya bir erkek çocukları ile yeni bir bebek daha bekleyen bir aile olarak işleniyor.
Mikhail’in donanmadan arkadaşı Pavel (Matthias Schweighöfer) ile Daria’nın düğünleri olacaktır. Para konusu ise askeri personellerin saatlerini ödünç vererek toplaması ile çözülürken tüm bu iyimser sahnelerin arasında denizaltı sefere uğurlanır ve film başka bir tarafa yönelir. Denizaltında ilk başta çok normal bir hava varken felakete dair hiç bir emare yoktur. Savaş başlıkları aniden patlar ve torpido odası ile iletişim kesilir. Kursk filmi incelemesi ve yorumlarında bu sahnelere çok iyi yorumlar yapılmış.
Kursk Filmi Yorumları
Denizaltının belirli bir kısmında sularla boğuşan ve kurtarma ekibinin hemen gelmesi halinde ancak yetecek erzakları kalan Mikhail ve arkadaşları için zaman daralırken Tanya’ya ise mahalle sakinleri bir patlamanın olduğunu söylerler. Bu sahneden sonra film, türünün özelliklerinden çok farklı bir yöne doğru evrilir.
Kursk filmi bürokrasinin gidişatı ile insan hayatı arasındaki çatışmanın işlendiği sahneler ile devam ederken askeri sır nedeniyle hiç bir bilgi paylaşımının olmaması da oldukça zorlu bir konudur. Vladimir Petrenko (Max Von Sydow) ve Tanya ile diğer asker yakınları arasındaki kavga ve ailelerin basın toplantısından zorla çıkarılması sahneleri de filmin çarpıcı sahnelerinden olurken katı ve bürokratik mekanizmaya karşı ciddi bir eleştiri de filmde yerini alıyor.
Kursk filmi en son sahneleriyle de bekleyiş ve endişenin yansımasıyla şekillenen olaylar ile öne çıkarken Tanya rolündeki Fransız oyuncu Lea Seydaoux gibi usta oyuncuların filmde olması da dikkat çekiyor. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü almış ve Mavi En Sıcak Renktir filmindeki başarısı ile adından söz ettirmeyi başaran oyuncunun performansı da gerçekçiliğini pekiştiriyor. Filmin başarılı oyuncularından olan Oleg karakterini canlandıran Magnus Millang‘ı ise oyunculuğu ile önemli bir görev almayı ve filmi taşımayı başarıyor.
Misha karakterindeki Artemiy Spiridonov en zorlu sahnelerden biri olan çocuk oyunculuğunun hakkını tam olarak karşılamayı da başarıyor. Filmin müziklerini Alexandre Desplat yaparken Kursk filmi için sahnelerin gerçekçiliğini arttıran kilise koro müziklerinin de filmin ruhunu taşımadaki etkileri de göze çarpan bir faktör oluyor.
Denizaltı K-141 Kursk’ün kaza sonrası batışını, hayatta kalan bir grup denizciye yönelik kurtarma çalışmalarını, Rus ordusu ve bürokrasinin vurdumduymaz tavrıyla subayların ailelerine yönelik tutumlarını bir arada harmanlayan ve tüm yönleriyle ortaya koyan film, sinema camiasında kısa zamanda büyük ilgi toplayarak kendini kanıtlamış gibi görünüyor. Kursk filmi incelemesi buraya kadardı. Okurlarıma teşekkür eder güzel günler geçirmesini temenni ederim.
0 Yorumlar